'Ölümsüz Kent Assos'a Ziyaretçi Akını

'Ölümsüz Kent Assos'a Ziyaretçi Akını

Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinde asırlardır birçok medeniyete ev sahipliği yapan Assos, günümüzde kuzey yamacına kurulmuş olan Behram köyü ile antik ve modern yaşamın kesintisiz devam ettiği ender kentlerden birisi olmayı sürdürüyor.

- - Kategorilenmemiş - 2020-10-11 19:21:45 Bu içerik 2100 kez okundu.

Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinde asırlardır birçok medeniyete ev sahipliği yapan Assos, günümüzde kuzey yamacına kurulmuş olan Behram köyü ile antik ve modern yaşamın kesintisiz devam ettiği ender kentlerden birisi olmayı sürdürüyor. Kuruluşu M.Ö. 2000’e uzanan Assos yani Behram köyü; antik limanı, Athena Tapınağı, amfi tiyatrosu, tarihi camii, köprüsü, kalesi, taş evleri, otelleri ve restoranlarıyla her yıl yüz binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor.  Assos Ören Yeri'ni ve yaşamın sürdüğü Behram köyünü aynı anda gezen ziyaretçiler, modern çağdan geçmişe doğru uzanan bir yolculuk yapıyor.

Çanakkale sınırlarını kapsayan ve antik çağda Troas olarak adlandırılan bölgenin güneyindeki volkanik bir yanardağ üzerinde, Midilli Adası’nın tam karşısında M.Ö. 2000’li yıllarda kurulmuş olan Assos, akropolis üzerindeki Athena Tapınağı’ndan izlenen 360 derecelik manzarasıyla her yıl yüz binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor. Antik kentin kuzey yamacında, 1. Derece Arkeolojik Kentsel Sit Alanı ve antik surların içinde kalan Behram köyünde, sadece eski konutların restore edilmesine izin veriliyor. Koruma altındaki konutlar, tıpkı antik kalıntılar gibi buranın yerel bir taş türü olan gri renkli andezitten inşa edilmiş. Behram ya da antik çağdaki adıyla Assos; otel ve restoranların yer aldığı antik limanı, akropolis üzerindeki Athena Tapınağı, güney yamacındaki amfi tiyatrosu, bugünkü köy içerisinde kalmış olan Hüdavendigar Camii, Murat Hüdavendigar Köprüsü, tarihi kalesi ve taş evleriyle her yıl yüz binlerce kişi tarafından ziyaret ediliyor.

Şu anki nüfusu 705 olan Behram köyünde, akropolis üzerinde ilk aile çay bahçesini açan ve bugün köy ilkokulu yanında restoran işleten Hasan Cengiz, bazıları asırlık olan taş evlerin en önemli özelliğini yazın serin, kışın da sıcak olması olduğunu söylüyor . Köy sokaklarına kurdukları stantlarda gelen ziyaretçilere hediyelik eşyaların yanı sıra kendi yaptıkları gıda ürünlerini satan Behram köyünün kadınları ise, bu şekilde ev ekonomilerine katkı sağlıyor.

   'YAŞAYAN BİR KÖY'

İzmir’den gelerek köyü gezen Dilek Aydınlıoğlu, Assos’a gelirken sadece bir antik kent ile karşılaşacağını düşündüğünü, ancak karşısında halen yaşamın devam ettiği bir köy bulduğunu belirterek, evlerin ve sokakların görülmeye değer olduğunu söyledi.

 İstanbul’dan gelerek köyü gezen Ayşe Aksoy, “Buraya ilk defa geldim. Tapınağa çıktım ve manzara çok güzel. Sadece manzarası için bile buraya gelinir. Tarihi bir cami var ve çok güzel. Evler otantik, çok değişik. Herkes gelsin ölmeden önce buraya mutlaka görsün, çünkü çok güzel bir yer” dedi. Eşi Gizem ve kızı Eylül ile birlikte İzmir’den Assos’a gezmeye gelen Emre Gölboyu ise, “Assos bizce çok büyülü bir yer. Eski zamanlardaki dokuyu hala burada tadabiliyoruz. Harabeleri gezdik. Camiyi gezdik. Çok güzel dekore edilmiş bir otelde kalıyoruz” diye konuştu. 

 Behram Köyü Muhtarı Numan Türkay ise, tarih, doğa, deniz ve kültürün buluştuğu bir köyleri olduğunu belirterek, "Türkiye’de sürekli bir yaşamın olduğu köyüz. Tarihi korumak için elimizden geleni yapıyoruz. Mirasımıza, kültürümüze sahip çıkıyoruz. Köyümüz çok ziyaretçi alıyor. Bundan dolayı mutluyuz” dedi.

   '4 BİN YILDIR YAŞAM KESİNTİSİZ DEVAM EDİYOR'

Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın izin ve desteği yanında Türk Tarih Kurumu ve İçdaş tarafından da desteklenerek 12 ay boyunca devam eden Assos kazı çalışmaları, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof.Dr. Nurettin Arslan başkanlığında yürütülüyor. Kazı Başkanı Prof. Dr. Nurettin Arslan, Assos’un, 4 bin yıldır kesintisiz yaşamın devam ettiği ender kentlerden birisi olduğunu belirtti. Asırlar önce bu bölgede bir kent kurulmasının en önemli sebebinin, özellikle Edremit Körfezi’ne bakıldığında gemilerin sığınabileceği doğal bir limanın bulunmayışı olduğunu anlatan Arslan, “Buharlı gemilerin icat edildiği tarihe kadar, hiçbir gemi için kuzey rüzgarları estiği zaman Assos Limanı dışında sığınabileceği tek bir liman yoktur. Bu kenti önemli kılan, Kuzey rüzgarlarına karşı korunaklı bir limana sahip olmasıdır. Bu nedenle kentin Osmanlı döneminde de önemini koruduğunu görmekteyiz. Assos, özellikle 18'inci yüzyıldaki gezginler tarafından dünyadaki en güzel Yunan kent örneği olarak görülüyor. Gerek konumu, gerek çevresi ve antik yapıların korunmasıyla nadir kentlerden biri olarak kabul ediliyor. Daha sonraki süreçte de buradaki insanlar aynı malzemelerden evlerini yaptıkları için gerek antik gerekse modern yaşam bir arada yaşayabiliyor. Bazı kentler vardır, antik dönemde çok önemlidir. Daha sonra terk edilmiş bir ören yeri halindedir. Assos’un da, antik dönemdeki kadar büyük ve önemli olmasa da bir köy olarak yaşamını devam ettirdiğini görmekteyiz” dedi.

ASSOS GEÇMİŞTE FAKİR BİR KÖYDÜ

18 ve 19'uncu yüzyılda Assos'u ziyaret eden batılı seyyahların, 30-40 haneden oluşan fakir bir köy olduğunu aktardıklarını söyleyen Prof. Dr. Nurettin Arslan, “O dönemde burada yaşayan insanların sadece keçi sürüleri, bazı hayvanları var. Karınlarını doyuracak kadar, oldukça da fakir bir yaşam sürdüklerini görmekteyiz. 1881-1883 yılları arasında burada kazı yapan Amerikan mimar J. Clarke; köyde tüccarların ilgisini çekebilecek tek ticari ürünün kadınların dokudukları çizgili kilimler olduğunu ve köylülerin tüm ihtiyaçlarını kendilerinin karşıladığını aktarmıştır" diye konuştu.

 'ASSOS İSKELESİ, BİR GALATA İSKELESİ KADAR ÖNEMLİ'

Dışarıdan gelen tek malın ise, Avusturya’dan gelen kibrit olduğunu anlatan Arslan, "Limanda az sayıda gemi olduğu söyleniyor 1881 yılına kadar. Günde 3-4 tane küçük yelkenlinin geldiğini biz bu kaynaklardan biliyoruz. O tarihte buradan giden malların başta meşe palamudu olmak üzere; zeytin, zeytinyağı, armut, odun ve mangal kömürü olarak sıralandığını görüyoruz. Fakat 1890 ya da, 19. Yüzyılın sonralarına doğru aslında, bölgedeki ekonomik gelirlerin arttığını fark ediyoruz. Çünkü 1907’de başlayan çizilmiş bir proje var. Onun dışında 1910 ve en son da 1923 yılında bu limanın temizlenmesine ilişkin projeler hazırlanmış ve hayata geçirildiğini görmekteyiz. Liman 1940-1950’lere kadar varlığını devam ettiriyor. Çünkü biz yine Cumhuriyet dönemindeki Resmi Gazetelere baktığımız zaman da burada iskelelerden alınacak vergi miktarları mevcut. Behram iskelesi, bir Galata iskelesi kadar önemli, birinci sınıf iskeleler arasında yer alır. Vergilerin de ona göre yüksek olduğunu görebiliriz.  Ne zaman ki buharlı gemiler icat oluyor, rüzgarın pek rol oynamadığı bir döneme geliniyor, artık o limanın eski özelliğini yitirdiğini görebiliyoruz” dedi.

 'ASSOS YAŞAYAN BİR KENT'

1990’lardan itibaren Behram köyünün bütün bu insanların ilgisini çekip, cazibe merkezi haline geldiğini ifade eden Arslan, “Assos’un belki de kendine özgü özelliklerini sıralamak gerekirse; gelen insanların çok farklı taleplerini karşılayabilecek nadir yerlerden bir tanesi. Bunlardan biri antik kalıntılar. Akropolise çıkıp etrafına baktığınız zaman, saatlerce 360 derecelik manzarayı izlemeye doyamazsınız. İnsanlar sık sık akropolise çıkıp saatlerce bu manzarayı izliyor. Pansiyonlar ve köy kültürünü yaşamak isteyenler için ideal bir merkez, yaşayan bir kent. Assos, gerek antik limanı, gerekse Kadırga Koyu ile belki de ülkemizin en temiz, en güzel kıyılarına sahip. Yine kafanızı kaldırdığınız zaman etrafta yeşillikler ve dağlar dışında hiçbir şey göremezsiniz. Bazı kentler vardır, etrafı büyük yapılaşmalara kurban gitmiştir. O yüzden bu kent, özellikle doğal çevresiyle de gelenleri kendine çeken önemli kentlerden birisidir. Pandemi dönemine baktığımız zaman da, Türkiye’de en çok ziyaret edilen 9’uncu ören yeridir. Aslında Behram ya da Assos’un, her dönemde giderek insanların ilgi odağı olduğunu ve onların ihtiyaçlarına cevap verecek farklı özelliklere sahip olduğunu söylemek mümkün” diye konuştu.

'KÖY VE ANTİK KENTİN BİRLEŞTİĞİNİ GÖRÜYORUZ'

“Behram’ın içine girdiğiniz zaman köyün ve antik şehrin birleştiğini görüyoruz. Çünkü köy, surlar içinde kurulmuş bir şekilde” diyen Arslan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Burası 1'inci Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak geçiyor. Bütün köy koruma altında. Bu köy içine girdiğiniz zaman, görebileceğiniz yapılardan biri kaledir. Bu kalenin dışında kuzeydeki kayaların üzerinde Hüdavendigar Camisi var. Bu, erken Osmanlı camilerinin en güzel örneklerinden birisidir. Burada bir minare yok, bunun nedeni ise, önündeki kayalığın üzerine çıktığınızda sesinizi en uzak yere kadar duyurabilmenizdir. Bunun yanı sıra köyde konaklamak için otantik bir hava var. Kafeler, oteller ve küçük restoranlar var. Burada keyifli zamanlar geçirmek mümkün. Biraz ırmağa doğru yürürseniz Osmanlı döneminden kalma güzel bir köprü de görmek mümkün.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sende Yorumla...
DİĞER HABERLER