Ayhan Gider'in Eşi Ayşe Gider ile Samimi Bir Röportaj

Röportajlar - 2019-03-25 17:01:41

Ayşe Gider’ i tanıyabilir miyiz?

Ben, beş çocuklu, memur bir ailenin tek kızıyım. Çocukluğum ve gençliğim, ülkemizin değişik bölgelerinde geçti. Üniversite mezunuyum halen bir kamu kurumunda Peyzaj Mimarı olarak çalışıyorum. Çeşitli ilçelerde ve merkezde olmak üzere yaklaşık 30 yıldır Çanakkale’ de yaşıyorum. İki erkek evladımı burada dünyaya getirdim ve burada büyüdüler. Büyük oğlum Mustafa avukat, küçük oğlum Ömer Faruk henüz üniversite öğrencisi, ikisi de şimdilik İstanbul’da yaşıyor. Oğullarım da bizler gibi Çanakkale hayranıdırlar, hepimiz için Çanakkale vazgeçilmez bir şehir.

 

Ayhan Bey ile nasıl tanıştınız?

Biz, Ayhan ile üniversite yılarında tanıştık. Aynı fakültede okuyorduk. Çok genç denecek yaşlarda evlendik. Dolayısıyla yaşamın içinde beraber büyüdük diyebilirim. Yıllar geçse de birbirimize olan sevgi ve saygı duyguları hiç eksilmeden hayat arkadaşlığımız devam ediyor. Onu ilk gün nasıl tanıdıysam şu anda da aynı. Doğruları ve prensipleri ile yaşar. Ancak bu onun hayatını zorlaştırmaz. Çünkü onun prensipleri küçük kavram ve olaylar değil insan özgürlüğünü etkileyen konulardır. Kimsenin hakkının yenmesine izin vermez ancak kendi özgürlüğünden ve doğrularından da onu vazgeçirecek kişi veya madde yoktur.

 

Eşiniz uzun süre bürokrat olarak görev yaptı. Ardından Milletvekili oldu. Şimdi ise Belediye Başkan adayı. Öncelikle bürokrat eşi olmak nasıl bir duyguydu? Siyasetçi eşi olmak nasıl bir duygu? Tercih şansınız olsa hangisini tercih ederdiniz?

Ayhan, üniversiteyi bitirdikten hemen sonra göreve atandı. Dediğiniz gibi uzun yıllar da bürokratlık yaptı. Bu işi çokça başarılı olarak yürüttü. İlçe Tarım Müdürlüğünden İl Müdürlüğüne, oradan da İl Genel Sekreterliğine atandı. İl Özel İdaresi Genel Sekreteri olarak göreve ilk başladığında, ‘Ben bu işi 10 sene yapar sonra da bırakırım. Daha fazla yapamam’ demişti. Tam da olduğu gibi, 10’uncu yılında görevini bıraktı. Ardından milletvekili seçildi. Milletvekili seçildiği ilk gün, ‘bu görevi tek dönem yapıp bırakırım’ demişti. Yine öyle oldu. Görev süresi dolduğunda tekrar aday olmayarak milletvekilliğini de bıraktı.

Tercih yapma şansım olmaz elbette. Bürokratken de siyasete çok uzak değildi. Ancak tabii Ayhan'ın kamuda daha çok verimli olduğunu düşünüyorum. Projelerini fikirlerini daha çok uygulayabiliyor. Değişik çalışmalar yapabiliyor. Milletvekilliğini sevmediğini söylemesinin ve kısa sürmesinin sebebi de belki budur. Çok güzel fikirleri var ama kime yaptıracağını bilemiyor. Çünkü insanlar sizin gibi düşünmeyebiliyor. İşin başında olduğu mu, yapabiliyorsun ama 'şöyle bir fikir var yapalım' buna önce birilerinin inanıp senin gibi düşünmesi gerekiyor. O nedenle kamuda daha verimli olabiliyor. Belediye başkanlığını da siyasetten çok kamu görevi olarak, yönetimsel bir konum olarak görüyorum. O nedenle de onu çok siyasi görmüyorum, bir tek vekillik dönemini ayırıyorum.  Bana bir konu ile ilgili fikrini söyler, ben de karşı fikirlerimi söylerim. Olaya halk olarak bakıp neler düşündüğümü, neler istediğimi söylerim. Ancak sadece benimle değil, çalışma arkadaşlarıyla da hep tartışır, konuşur, fikirlerini alır. Tek başına ben bunu yaparım demez. Çocuklarının fikrine de çok önem verir ve onlarla da konuşur.

Yaptığı işler kamunun faydasına olan işler olduğu için mutlaka fikir almak gerekir. Tek başına 'ben yaptım' olmaz. Zaman zaman bana danıştığında da farklı yönleri olduğunu da göstermeye çalışıyorum. Bazen uzun yıllar beraber olmanın verdiği bir anlayışla sen düşünmüşsündür diyebiliyorsunuz ama ben genelde muhalif olmaya çalışıyorum ki farklı yönleri de aklına gelsin. Bazen hatta sinirlenir de aynı düşünmediğim için... Bizim evde en iyi muhalefeti büyük oğlum yapar. O hep farklı yönden bakar. Seviyorum ben onun düşünce tarzını. Hiç böyle düşünmemiştim diyorum. Ben biraz daha duygusal bakıyorum. Onlar daha teknik bakıyor.

 

Belediye başkanlığına adaylığı duyunca ne hissettiniz?

İlk duyduğumda çok heyecanlandım, siz de biliyorsunuz ki bu göreve onu Sayın Cumhurbaşkanımız layık gördü. Böyle görevlendirilince elbette hizmet aşkıyla heyecanlandık, gururlandık. Çanakkale gibi bir şehre hizmet etmek,  Ayhan ve onun eşi olarak benim için de çok onurlu bir görev diye düşündüm. Zira yıllardır Çanakkale halkına çeşitli görevlerde hizmet etmiş birisinin bilgi birikimini, tecrübelerini ve projelerini yine Çanakkale halkı ile paylaşacak olması, ilimizi birkaç adım daha ileriye taşıyacağına inanıyorum. Bu onurlu görevde halk da bizi yani Ayhan’ı tercih ederse biliyorum ki yine aynı titizlikle bu görevi de layığı ile yapacağına inanıyorum. Bende her zaman olduğu gibi, elbette eşimi sonuna kadar desteklerim, yanında olurum.

Ayhan tam Çanakkale aşığıdır. Şehrimizi ve insanlarını iyi tanır. Şimdiye kadar Çanakkale için yaptığı işlerde olduğu gibi Belediye Başkanlığını da özverili ve başarılı bir şekilde yürütecektir. Bu gibi görevlerde muktedir olmak önemli onda da bunu görüyorum.

 

Eşinizin çalışmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ayhan çok net ve kapsamlı düşünen biridir. Karşılaştığı sorunları çok yönlü değerlendirir, kalıcı çözümler üretir. Sözünün arkasında duran, cesur ve kararlı bir kişiliği vardır.  Bütün işleri için iyi bir hazırlık yapmadan asla ortaya çıkmaz, işe başlayınca da kararlılıkla planladıklarını sonuna kadar gerçekleştirmek için çalışır.

Aile içerisinde de danışılan kişidir. Gerek benim gerekse çocukların bir sorunu olduğu zaman sonuna kadar dinler, çözüm önerilerini sunar ama asla müdahale etmez kararı bizlere bırakır yani bizim evde tam bir demokrasi var diyebilirim. Özellikle çocuklarımızı sorunlarının üstesinden gelmesi konusun da hep cesaretlendirmiştir.

 

Ayhan Bey yoğun tempoda devam ediyor. Siz de çalışıyorsunuz. Günleriniz nasıl geçiyor? Kendinize vakit ayırabiliyor musunuz?

Aslında politika Ayhan’ın işi, ben ona sosyal boyutlarında destek oluyorum. Zaten bende çalışan bir kadın olduğum için benim içinde yaşam oldukça yoğun geçiyor. Ama biz kadınların doğasında var, çalışan kadın da olsak kendime de, aileme de mutlaka vakit ayırırım. Fotoğraf çekmeyi seviyorum ama insandan ziyade doğa fotoğraflarını seviyorum. Köylere ve adalara vs. gittiğimiz zaman güzel fotoğraflar çekiyorum. Ankara'da da Ankara'nın halleri diye bol bol çekmiştim. Bir hard diskim var orada hepsini biriktiriyorum. Sadece çekmeyi seviyorum. Ayhan çok istiyor bastırsana diye ama henüz hiçbirini sergilemedim. Benim düşündüğüm tarzda insanlar sevmeyebilir. Ben farklı açılardan çekmeyi seviyorum. Düz çekmiyorum, açıyla çekmeyi seviyorum. Farklı bakmayı seviyorum. Belki diğer evimize taşındığımızda bastırıp asabilirim.

Dizi izlemektense film izlemeyi daha çok seviyorum. Dizi izlemem gerekirse de sezonun bitmesini bekliyorum. Düzenli takipçi olamıyorum. Bunun dışında müzikte de Türk Halk Müziği de dinliyorum, yabancı müzik de dinliyorum. Türkülerimiz hakikaten bana çok anlamlı geliyor. Mesela Arif Sağ’ı çok severim. Türkülerin dışında Zerrin Özer’i de çok severim tabii. Nükhet Duru ve Barış Manço bence vazgeçilemez sanatçılarımızdır. Biyografi ve Roman okumasını çok severim. Son bir senem çok yoğun geçti. O nedenle çok fazla kitap okuyabildiğimi söyleyemem. Şuan okuduğum ancak bitiremediğim Ayşe Kulin’ in bir kitabı var. Onun kitaplarını severim.

 

 

Daha iyi bir Çanakkale sizce nasıl olmalı?

Yolların otopark olarak kullanılmasından dolayı tıkanmadığı, trafik sorunu olmayan, her yerini çirkin beton blokların değil, harika bitkilerin, zeytin ağaçların ve sanatsal değeri yüksek heykellerin kapladığı bir şehir olmalı. Şehrin her mahallesinde nefes alanları parklar olmalı, ama zoraki çimlendirilmiş, zoraki ağaçlandırılmış ruhsuz alanlar değil. İçinde cıvıl cıvıl çocukların eğitim gördükleri, gençlerin, kadınların, erkeklerin atölyelerinde resim yaptıkları, seramik çalıştıkları, camla buluştukları yani sanat atölyelerinde kendilerini ifade edebildikleri, ruhlarını dinlendirebildikleri kendilerine ve kente fayda sağladıkları alanlar olsun istiyorum.

Benim için sosyal alanlar çok önemli. İlk olarak hem büyüklerin hem çocukların bir arada etkinlikler yapabileceği nefes alanları projesini hayata geçirirdim.

Çanakkale en rahat yaşanabilecek şehirlerden bir tanesidir. Bir kadın tek başına rahat bir şekilde yaşayabilir burada. Burada kimse kimseye bulaşmıyor. O anlamdaki özgürlük gayet güzel. Ancak sosyal aktiviteler yönünden kadınlar için bir sürü şey daha yapılabilir. Tiyatro en önemli kültürel faaliyet. Bir kültür şehri olduğumuzu söylüyoruz. Burada yaşayanların çoğu eğitimli ve kültürlü insanlar. Bir tiyatronun olmaması bana garip geliyor. Konser salonunun olmaması garip geliyor. Ayhan Başkan olsa da, Ülgür Başkan olsa da fark etmiyor. Birinin mutlaka yapması gerekiyor. Çanakkale'ye yakışmıyor.

 

 

Politika dışında, Evdeki Ayhan Gider nasıldır?

Ayhan evde rahat olmayı sever, fırsat buldukça beraber film izleriz. Müzikten hoşlanır fakat herhangi bir müzik aleti çalmıyor, iyi bir dinleyicidir özellikle oda benim gibi plak dinlemeyi sever. Müzikle ruhunun beslendiğine inanır. Tiyatroya öğrencilik yıllarından itibaren hep ilgisi olmuştur. Ankara’ da iken sık sık giderdik.  Ayhan misafiri çok sever özellikle onlara kendi elleriyle yemekler hazırlayıp ikram etmekten ayrı keyif alır. Değişik yemek tarifleri dener, hatta bazen kendi tariflerini oluşturur. Hep bir lokanta açmayı hayal eder. Biz alışılmışın aksine alışverişten keyif alırız. Pazar ve market alışverişini mümkün olduğunca birlikte yaparız. Ankara’ da yoğun çalıştığı dönemlerde dahi bu durum değişmedi. Ayhan genel anlamda mutfağı sevdiği için alışveriş kısmını da kendisi yapmak ister. Pazarda sadece alışveriş yapmaz orada pazarcı esnafı ile üreticiler ile sohbet etmekten hoşlanır. Ayhan’ın en titiz olduğu konu giyimdir. Kıyafetlerini özenle kendisi seçer ama yine de her eş gibi benim fikrimi de alır. Genellikle spor giyinmeyi tercih eder. Kıyafet seçme konusunda oldukça zevklidir. Kıyafet alışverişlerinde kendisine aldığı gibi çocuklara, bana, diğer aile üyelerine bazen arkadaşlarına bile alır. Ayhan’ın zevkine güvenirim.

Günün Diğer Haberleri