DEVA Partisi Çanakkale İl Başkanlığı’ndan yapılan açıklama şu şekilde:
“İstanbul Sözleşmesi’ni fesheden Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi hukuken YOK HÜKMÜNDEDİR, kabul edilemez.
Bugün sizlere ‘DEVA YAŞATIR’ kampanyamızı açıklıyor ve tüm TÜRKİYE’deki teşkilatlarımızın katılımlarıyla başlatıyoruz.
Biz, YOK HÜKMÜNDEKİ bu USULSÜZ kararı toplumun kabul etmediğini, kadınların yaşatılmasının her şeyin üstünde olduğunu bir kez daha vurgulamak ve bu hatadan dönülmesi için,tüm Türkiye’den yüzlerce kadın bu usulsüz karara DAVA açtı ve kadınların, çocukların yaşam hakları için DAVACI oldu.
Başlatılan kampanya doğrultusunda, 29.03.2021 tarihinde söz konusu fesih kararının iptaline yönelik açılan davaya DEVA Partisi Çanakkale İl Başkanlığı asli müdahale dilekçesini vererek, Çanakkale Adalet Sarayı önünde İl Başkanı Av. Berkan KARACA ve yönetimi bir araya geldi. “Başta İl Kadın Çalışmaları Başkanı Semra İMİR olmak üzere, Hukuk ve Adalet İşleri Başkanı Av. H. Nur YILMAZ GÜNGÖREN ile İl Yönetimi’nde yer alan tüm avukatlarımız başlatılan sürecin yakından takipçisi olacaktır.” şeklinde açıklamada bulunuldu.
Türkiye, 20 Mart gecesi Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile resmi adı ‘Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ olan kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi’ olarak bilinen sözleşmeden alelacele çekildiğini Resmi Gazete’de yayımlayarak bildirmiştir.
İstanbul Sözleşmesi ülkelerin örf ve adetlerine uygun olarak iç hukuklarını düzenler ve kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi için imzacı devletlere sorumluluk yükler. İmzalandıktan sonra gereğince uygulandığı ülkelerde olumlu sonuçları bugün artık tespit edilmiştir.Bugün Türkiye dünya çapında toplumsal cinsiyet, eşitlik, refah vb. konulu raporlarda, endekslerde son sıralarda yer almaktadır. Örneğin kadın, barış ve güven endeksi ülkeler sıralamasında Türkiye 167 ülke içerisinden ancak 11. sırada yer alabilmiştir.
İstanbul Sözleşmesi ülkemizde 2011 yılında, halen görevde olan bugünkü iktidar yetkilileri tarafından herhangi bir şerh düşülmeden TBMM tarafından onaylanmıştır. Ancak, gerekli uygulamalar yıllar içinde yetersiz kalmış ve hatta kadını koruyamamıştır. O gün mecliste 246 vekilin kabulü ve 1 vekilin çekimser oyuyla kabul edilen İstanbul Sözleşmesi, bugün usulsüzce ve milletin iradesi yok sayılarak feshedilmiştir.
Mademki sözleşme Türk aile yapısıyla bağdaşmıyor, neden onaylanmıştır?
Neden aradan 10 yıl geçtikten sonra çekilme kararı alınmıştır?
Neden bunca yıl artarak devam eden kadın cinayetlerine rağmen İstanbul sözleşmesi gündemde tutulmamıştır?
Neden sözleşmeden çekilme nedenleri arasında şiddet mağduru kadınların korunamaması yer almamaktadır?
Oysaki, bu karar Anayasa’nın 87. 90. Ve 104. Maddeleri göz önüne alındığında yok hükmündedir. Uluslararası sözleşmeler yetki ve usulde paralellik ilkesi gereğince kabul edildiği usulde feshedilmelidir. Dolayısıylaİstanbul Sözleşmesi 2011 yılında TBMM tarafından onaylandığı için yine TBMM tarafından çıkarılacak bir kanun ile yürürlükten kaldırılmalıdır.
Hukuk var ama uygulama kısmı yetersiz. Kanunlar kadını korumada yetersiz kalıyor.
Bugün Türkiye’de kadınların öğrenilmiş çaresizlikleri var, kader diyerek katlandıkları şiddet bunların başında geliyor.Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, 2020 yılında 300 kadın öldürüldü ve bunlardan 171'i şüpheli ölüm.
Ülkemizde kadına şiddet ve cinayetler sonucu günde ortalama bir kadın ölüyor.
Sayısını bilmediğimiz kadın ve çocuk da şiddete, istismara maruz kalıyor ve hayatları kararıyor.Cezaların yetersiz ve etkisiz kalması planlı kadın cinayetlerini arttırıyor.
Bugün yargı kararları potansiyel katil ve istismarcı biriktiriyor, hatta teşvik ediyor.
Bir koca ‘Kanunlar benden yana ben de öldürdüm’ cümlesini çok rahat kurabiliyor. Hukukun ve güvenin olmadığı bu ortamda kadınlarımız kendilerini korumasız ve çaresiz hissediyorlar. Alınan koruma kararlarına rağmen koruma kararlarının ihlali durumunda maalesef etkin bir yaptırım da söz konusu değil.Halbuki bir kadın ancak bıçak kemiğe dayanmışsa hayati endişesi, korkusu varsa kolluk güçlerine sığınır, korunma talep eder. Barıştırsınlar diye değil!
Bizler bir canı daha kaybetmemek için çabalarken devlet yükümlülüklerini yerine getirmesini destekleyen anlaşmadan çekilmiştir.
İstanbul Sözleşmesi’nde de belirtildiği üzereşiddet mağdurunun korunması, devletin koruma mekanizmalarının harekete geçirilmesi, kadının maddi manevi yönden güçlendirilmesinin sağlanması, şiddet mağduruna psikolojik destek sağlanması, devletin tazminat yükümlülüğünü yerine getirmesi ve sığınma evlerinin sayısının anlaşmada yer alan şekilde arttırılmasını beklerken tek bir imza ile sözleşmenin feshedilmesi kararı vicdanlarımızı kanatmış, mevcut yasaların şiddet mağdurunu koruyacağına dair inancımızı kaybetmemize neden olmuştur.
İstanbul Sözleşmesi’nden usulsüz çekilen iktidar kadar, konuyu çok farklı mecralara taşıyan toplum kesimlerinin de vebali ve sorumluluğu büyüktür.
Kadınlar ve çocuklar popülist siyasi yaklaşıma kurban verilmiştir.
İşte tam bu sebeple İstanbul Sözleşmesi çekilme kararından geri dönülmelidir!
DEVA Partisi’nin kurulduğu günden itibaren konuyla ilgili duruşu NET.
DEVA Partisi samimi, gerçek ve konuyu sahiplenenduruşuyla KADINLARI YAŞATACAK ÇÖZÜMLERE liderlik edecektir.
Kampanyamızın ikinci ayağı olarak imza kampanyası başlatıyoruz. Ve diyoruz ki kadınların çocukların şiddete maruz kalmasını, cinayete kurban gitmesine vicdanı el vermeyen her vatandaşımız ister kadın olsun ister erkek gelsin ve HUKUKA sahip çıksın. Belki vicdan sahibi sorumlular da sesimizi duyar diye!
Ve biz iktidara geldiğimizde,
DEVA Partisi olarak kadının yaşam hakkı veözgürlüğünügaranti altına alacak ve şiddeti kader olmaktan çıkaracağız.
Kadını, aileyi koruyan standartlar, kanun, uygulayıcılar, müeyyideler, koruyucu önleyici tedbirler kapsamında etkin uygulamalarla koruyacağız.
KadınDEVA’da Yaşayacak!